İmrân
bin Husayn, Hayber savaşında Müslüman oldu. Ondan sonraki bütün savaşlarda
Peygamber efendimizin yanında ve hizmetinde bulunmakla şereflendi. Peygamber
efendimiz kendilerini çok severdi.
Eshâb-ı
kirâm içinde çok faziletlere sahipti. Fikir ilminde üstün derecesi
vardı.
Duâsı
kabûl olunan seçilmişlerdendir. Mekke’nin fethinde Huzaa kabîlesinin sancağını
taşıdı.
Daha
hayırlı gelmedi
Hz.
Ömer halîfe olunca, Basra halkına İslâmiyeti öğretmek için İmrân bin Husayn’i
gönderdi.
Hasan-i
Basrî hazretleri, kendisinden çok hadis-i şerif öğrenmiş ve yemin ederek
demiştir ki:
-
Basralılar için İmrân’dan daha hayırlı biri gelmemiştir.
Abdullah
bin Amr, İmrân’i Basra kâdılığına tayin etti. Kâdılı'ğı zamanında, iki kişi
hüküm vermesi için kendisine geldi. Bunlardan birisi şâhidini getirdi, diğeri
getiremedi. Hüküm şâhit getirenin lehine verildi. Şâhit getiremeyen kimse bunu
kabûl etmeyip dedi ki: - Bu karar bâtıldır.
Hz.
İmrân bunun üzerine, Abdullah bin Amr’dan azlını isteyerek istifa
etti.
Yakalandığı
hastalığı sebebiyle ne oturabilir, ne de ayakta durabilirdi. Kendisine hurma
dallarından bir sedir yapmışlardı.
Orada
günlerini geçirir, Rabbini zikrederdi. Otuz sene bu hâl devam etti.
Mutarrif
bin Abdullah ile kardeşi A’lâ, ziyâretine gittiler. Mutarrif, onun bu hâlini
görünce ağladı.
Hz.
İmrân, ona sordu:
-
Niçin ağlıyorsunuz?
-
Senin hâline ağlıyorum.
Hz.
İmrân buyurdu ki:
-
Ağlama, ben ölünceye kadar da kimseye söyleme! Melekler benim ziyâretime gelip
selâm veriyorlar.
Meleklerin
selâmını alıyor, onlarla konuşuyorum. Onların bu ziyâretlerinden fazlasıyla
memnun oluyor, hasta olduğumdan dolayı verilen bu nîmetlere
şükrediyorum.
Böyle
bir hastalık hâlinde Melekleri gören bir kimse, bu dertlere râzı olmaz
mı?
Yalnız
Kur’andan söyle!
Bir
gün İImrân bin Husayn’a birisi dedi ki:
-
Bize yalnız Kur’andan söyle!
-
Ey ahmak! Kur’an-ı kerimde namazların kaç rekât olduğunu bulabilir
misin?
Böyle
söyleyerek, hadis-i şeriflerin ve âlimlerin açıklamalarının da lâzım olduğunu
bildirdi.
İmrân
bin Husayn 672 senesinde vefât etti. Resûlullah efendimizden 120 hadis-i şerif
nakletmiştir.
Hz.
İmrân bin Husayn, hasta yatağında bile ilim öğretirdi. Talebelerine şöyle
anlattı:
“Peygamber
efendimiz, merhametten ayrılmamakla beraber, harp meydanlarında din düşmanlarına
karşı şiddetli olurdu. Huneyn cenginde, müşrikler onu kuşattığı zaman, atından
inerek, “Ben Peygamberim, yalan yok. Ben
Abdülmuttalib’in oğlu Abdullah’in oğluyum” buyurarak, düşmana saldırdı. O
gün, Ondan daha cesur ve daha metin kimse görmedim.”
Size
müjde olsun!
Yine
anlatır:
"Birgün
Peygamber efendimizin huzuruna Temim oğullarından bir grup gelmişti.
Peygamberimiz onlara, “Ey Temim
oğulları, size müjde olsun” buyurduktan sonra, onlara, insanların
yaratılışını ve kıyâmetin kopmasını anlattılar.
Temim
oğulları, “Bizi müjdeledin. Fakat biz, devletin hazinesinden para istiyoruz”
diyerek, îman etmediler. Sonra Yemen halkından bir grup ziyârete geldi.
Peygamber efendimiz, Yemenlilere buyurdu ki:
-
Ey Yemenliler! Madem ki, Temim oğulları îman etmeyi kabûl etmediler. O hayır ve
saadet müjdesini siz alınız!
Yemenliler
de dediler ki:
-
Kabûl ettik yâ Resûlallah! Zaten biz huzurunuza îman etmek için
gelmiştik.
Peygamber
efendimiz, onlara da insanların yaratılışını ve kıyâmetin kopmasını anlattıkları
sırada, bir kimse gelerek bana dedi ki:
-
Yâ İmrân! Bindiğin deve, yularını sıyırarak kaçtı.
Ben
de devemi bulmak için, hemen çıkıp baktım. Keşke deveyi bıraksaydım da,
Resûlullahın mübârek sözlerini dinlemek firsatını kaçırmasaydım.”
Hz.
İmrân bin Husayn, hastalığı sırasında namazlarını nasıl kılacağını Peygamber
efendimize sordu. Resûlullah efendimiz de ona buyurdu ki:
-
Ayakta kıl! Gücün yetmezse, oturarak kıl! Buna da kudretin olmazsa, yan veya
sırtüstü yatarak kıl!
Fakirlere
verdik
Emîrlerden
biri; İmrân bin Husayn’i zekât'ı toplamak üzere göndermişti. Dönünce, Emîr
kendisine, topladığı malın nerede olduğunu sordu. Bunun üzerine buyurdu
ki:
-
Mal için mi göndermiştin? Peygamber efendimiz zamanında aldığımız gibi aldık ve
yine Onun zamanında dağıttığımız gibi dağıttık. Yâni zenginden zekâtını alıp,
hak sahibi olan fakirlere verdik.
Bir
sohbetinde de talebelerine buyurdu ki, Resûlullah efendimiz, bizlere buyurdular
ki:
(Ey
Eshâbım! Kur’an-ı kerim okuyunuz! Kur’an-ı kerimin feyzi ile ihtiyaçlarınızı
Allahu teâlânın ihsân deryasından isteyiniz! Sizden sonra bir sınıf Kur’an-ı
kerim okuyucuları gelecektir ki, bunlar, Allahü teâlâdan değil, insanlardan
menfaat sağlamak için Kur’an-ı kerim okuyacaklardır.)
Hz.
İmrân bin Husayn şöyle anlatır:
Bir
gün Peygamber efendimiz bana buyurdu ki:
-
Yâ İmrân, sen de bilirsin ki, biz seni çok severiz. Kızım Fâtıma rahatsızmış.
Eğer beraber gelirsen, onun ziyâretine ve hatırını sormaya
gidelim.
-
Anam, babam, canım sana feda olsun yâ Resûlallah, gidelim.
Başka
örtüm yok
Kalktım,
beraberce Fâtımatüz Zehrâ’nin evine gittik. Peygamber efendimiz kapıyı çaldı ve,
Esselâmü aleyküm yâ Ehle Beytî diye
selâm vererek içeri girdiler. Fâtımatüz Zehrâ da cevap verdi:
-
Ve aleyküm selâm, sevgili babam yâ Resûlallah! Buyurunuz!
-
Kızım, yanımda İmrân bin Husayn da vardır. Onunla beraber geldik, başını
ört!
-
Babacığım, seni hak Peygamber olarak gönderen Allahü teâlâya yemin ederim ki, bu
yün örtüden başka örtünecek bir şeyim yoktur.
-
Kızım, işte onunla örtün!
-
Ey Babacığım! Başımı örtsem vücudum, vücudumu örtsem başım açık
kalır.
-
Bu örtüyü düz düzüne değil de, köşeleme, yâni uzunlamasına ört ki, vücudunun her
tarafını kaplasın.
İmrân
bin Husayn diyor ki:
Ben
dışardan bu konuşmaları işittikçe, gözlerimden yaş, ciğerlerimden kan geliyordu.
Hz. Fâtima’nın dünyaya hiç bağlanmamasına gıpta ediyordum. Nihayet Hz. Fâtıma
sevgili Peygamberimizin târifleri üzere güzelce başını bağlayıp örttükten sonra,
içeri girmeme izin verdiler. İçeride Peygamber efendimizin arkasında
oturdum.
Peygamberimiz,
“Kızım, nasılsın, rahatsızlığın nasıl
oldu?” diye hatırlarını sordular. O da dedi ki:
-
Babacığım, bu gece çok rahatsızdım. Sancıdan sabaha kadar uyuyamadım. Şimdi öyle
bir hâldeyim ki, bir lokma ekmek yemeye bile takatım kalmadı. Açlıktan çok
bitkinim.
Müjdeler
olsun ey kızım!
Bu
söz üzerine Allahü teâlânin habîbi, Resûl-i ekrem efendimizin mübârek
gözlerinden yaşlar boşandı. Buyurdular ki:
-
Kızım, sakın hâlinden şikâyet etme! Allahü teâlâya yemin ederim ki, ben,
yaratıkların en üstünü, Allahü teâlânın habîbi olduğum hâlde, üç gündür mideme
bir lokma ekmek girmedi. Hâlbuki, Rabbimden istesem beni doyuncaya kadar
yedirir. Fakat ümmetime ibret olması için geçici rızıkları, sonsuz rızıklar için
feda ettim.
Resûlullah
efendimiz, sonra mübârek elleriyle Hz. Fâtıma’nın omuzlarını tutarak buyurdu ki:
-
Müjdeler olsun ey kızım, sen Cennet kadınlarının hanım
efendisisin!
Borgata Hotel Casino & Spa - Mapyro
YanıtlaSilBorgata Hotel Casino & Spa 동두천 출장마사지 · 강릉 출장마사지 Borgata Hotel Casino & 하남 출장샵 Spa · Borgata 군포 출장안마 Hotel Casino & 상주 출장샵 Spa · Borgata Hotel Casino & Spa · Borgata Hotel Casino & Spa · Borgata Hotel Casino & Spa.