Hz.
Hadice; güzelliği, malı, aklı, iffeti, hayâsı ve edebi ile Arabistan'da büyük
şöhreti olan bir hanımefendi idi. Bu sebeple, her taraftan kendisine talip olan
ve rağbet eden pek çok kimse vardı. Fakat gördüğü bir rüya gereği, o hiç kimseye
iltifat etmemişti.
Gerçekleşen
rüya
Rüyasında,
gökten ay inip koynuna girmiş, ayın nuru, koltuğundan çıkıp, bütün âlemi
aydınlatmıştı. Sabahleyin, bu rüyayı, akrabasından olan Varaka bin Nevfel'e
anlattı. Varaka dedi ki:
-
Ahir zaman Peygamberi, seninle evlenir ve senin zamanında Ona vahiy gelir.
Dininin nuru, âlemi doldurur. En önce iman eden sen olursun. O Peygamber,
Kureyşten ve Haşimoğullarından olur.
Hz.
Hadice, bu cevaba çok sevindi ve o Peygamberin gelmesini beklemeye başladı. Hz.
Hadice'nin ilmi, malı, şerefi, iffeti ve edebi pek fazla idi. Ticaret ile
uğraşan, devrin büyük tüccarlarındandı. Memurları, katipleri ve köleleri vardı.
Ticareti, adamları veya ortaklık suretiyle yapardı.
Peygamber
efendimiz yirmibeş yaşlarında iken, Hz. Hadice, Şam'a ticaret kervanı göndermek
istiyordu. Bunun için de güvenilir birini arıyordu. Bunu işiten Ebu Talib, Hz.
Hadice'ye giderek, yeğeni olan Peygamber efendimizin bu işi yapabileceğini
söyledi.
Bunun
üzerine Hz. Hadice, Resulullah efendimizi, görüp konuşmak üzere evine davet
etti. Efendimiz teşrif edince, pek ziyade tazim ve hürmette bulundu. Peygamber
efendimizin nezaketini, nezih ve pâk cemalini görüp hayran kaldı. Resulullah
efendimize dedi ki:
-
Doğru sözlü, güvenilir, emniyetli ve güzel huylu olduğunuzu biliyorum. Bu iş
için hiç kimseye vermediğim ücretin, kat kat fazlasını vereceğim.
Sonra
bu hizmette lazım olacak elbiseler vererek, kalb huzuru içinde uğurladı. Yanına
kölesi Meysere'yi de verdi. Hz. Hadice validemiz, bilgili bir hıristiyan olan
amcasının oğlu Varaka bin Nevfel'den, peygamberlik alametlerini öğrenmişti.
Resulullah efendimizin bu ziyaretinde de, peygamberlik vasıflarını üzerinde
teşhis etmişti. Bu sebeple Meysere ismindeki kölesine dedi ki:
-
Kervan Mekke'den ayrılacağı zaman, devenin yularını Muhammed aleyhisselamın
eline ver ki, Mekkeliler herhangi bir dedikodu yapmasınlar. Şehirden uzaklaşıp
gözden kaybolunca, bu kıymetli elbiseleri Ona giydir!
Canını
esirgeme
Sonra
develerinden en güzelini, sultanlara lâyık bir şekilde donattı. Meysere'ye şu
talimatı verdi:
-
Onu bu deveye büyük bir hürmet ile bindirip, yularını eline al ve kendini o
hazretin hizmetkârı bil! Ondan izinsiz bir iş yapma ve Onu muhafaza etmek,
tehlikelerden korumak için canını esirgeme! Gittiğiniz yerlerde çok eğlenmeyiniz
ve çabuk geliniz! Böylece Haşimoğulları katında mahcup olmayalım. Eğer bu
dediklerimi harfiyen yerine getirirsen, seni azat eder ve istediğin kadar da mal
veririm.
Peygamber
efendimiz ve Hz. Hadice'nin kervanı hazırlandı. Mekkeliler yakınlarıyla
vedalaşmak üzere, büyük kalabalıklar hâlinde toplandılar.
Peygamberimizin
halası, Allahü teâlânın Resulünü hizmetçi elbisesi ile ve devenin yularını eline
almış görünce, dizlerinin bağı çözüldü. Ağlayıp feryat etti. Gözlerinden yaşlar
dökerek, “Ey Abdülmuttalib! Ey Zemzem kuyusunu kazan büyük zat! Ey Abdullah!
Kabirlerinizden kalkıp, başınızı bu tarafa çevirip de, şu mübareğin hâlini
görün” diyerek acılarını dile getirdi.
Beni
sakın unutmayın!
Ebu
Talip de aynı duygular ve aynı hâller içinde idi. Resulullah efendimizin,
mübarek gözlerinden inci gibi yaşlar döküldü ve buyurdu ki:
-
Beni sakın unutmayın! Gurbet elde gam ve keder çektiğimi yâd
eyleyin.
Bu
sözleri işitenlerin hepsi ağlaştı.
Nihayet
kervan yürüyüp, Mekke görünmez olunca, Meysere, aldığı emir üzerine, kıymetli
elbiseleri sevgili Peygamberimize giydirdi. Çeşitli kumaşla örtülmüş ve pek
güzel süslenmiş deveye bindirdi. Yularını da kendi eline aldı.
Bu
yolculukta, kervandakiler, âlemlere rahmet olarak gönderilen sevgili
Peygamberimizin üzerinde, Onu gölgeleyen bir bulutun ve kuş şekline giren iki
meleğin, Onunla birlikte, sefer bitinceye kadar hareket ettiğini
gördüler.
Yolda
yürüyemeyecek derecede yorulup, kervandan geri kalan iki devenin ayaklarını,
eliyle sığamasından sonra, develerin birden süratlenmesi gibi ince hâllerini
görünce, Onu son derece sevip, şanının çok yüce olacağını anladılar.
Meysere,
Resulullah efendimizde gördüğü ve hakkında duyduğu her şeyi zihnine nakşediyor
ve Ona olan hayranlığı gitgide artıyordu. Meysere'nin kalbinde, Âlemlerin
Efendisine karşı büyük bir muhabbet hasıl olmuştu. Artık Ona, zevkle ve hürmetle
hizmet ediyor, en küçük bir işaretini büyük bir aşkla yerine
getiriyordu.
Götürülen
mallar satılmış, Peygamber efendimizin bereketiyle her zamankinden kat kat fazla
kâr edilmişti. Kervan dönüşe geçti. Merr-uz-zahran mevkiine geldikleri zaman,
Meysere, sevgili Peygamberimize, Mekke'ye müjde haberi götürmesini teklif etti.
Efendimiz de kabul buyurarak, kervandan ayrılıp, Mekke'ye doğru devesini
süratlendirdi.
Bulut
gölge yaptı
Nefise
binti Müniyye Hatun anlatır:
“Kervanın
gelme zamanı yaklaşmıştı. Hadice Hatun, hergün hizmetçileriyle evinin üzerine
çıkıp, kervanın yollarını beklerdi. Böyle birgün Hadice'nin yanında idim.
Ansızın, uzaktan deveye binmiş bir kimse göründü. Üzerinde bir bulut ve kuş
şekline girmiş iki melek Ona gölge yapıyor, Peygamberimizin mübarek alnındaki
nur, ay gibi parlıyordu.
Hadice
Hatun gelenin kim olduğunu anlayıp, ferahladı. Fakat bilmezlikten gelip sordu:
-
Bu sıcak günde gelen kim olabilir?
Hizmetçiler;
"Bu gelen Muhammed-ül-Emin'e benzer"
dediler ve gördüklerinden dolayı hayrete düştüler.
Az
sonra Resul-i ekrem efendimiz, Hadice validemizin yanına geldi ve durumu
anlattı. Verdiği müjde ile onu çok sevindirdi.
Hz.
Hadice'nin kervanı Mekke'ye geldikten sonra, Meysere, Hz. Hadice validemize,
yolculuk esnasında, iki bulutun Peygamber efendimizi gölgelediğini, rahip
Nastura'nın söylediklerini, zayıf develerin nasıl süratlendiğini ve buna benzer
gördüğü nice fevkalâde hâlleri tek tek anlattı. Peygamber efendimizi dili
döndüğü kadar methetti.
Kimseye
söyleme!
Hz.
Hadice, bunları biliyordu, fakat bu sözler onun yakinini artırdı. Meysere'ye;
“Bu gördüklerini kimseye söyleme” diyerek tembih etti.
Hadice
validemiz, bu işittiklerini haber vermek üzere, Varaka bin Nevfel'e gitti.
Olanları büyük bir hayranlıkla dinleyen Varaka dedi ki:
-
Ey Hadice, bu anlattıkların doğru ise, O, bu ümmetin peygamberi
olacaktır.
Bunun
üzerine Hz. Hadice'nin sevgi ve itimadı daha da arttı. Onun hanımı olup,
hizmetiyle şereflenmeye meyletti.
Nefise
binti Müniyye, bu hâli sezip, araya girdi. Bu niyetle Resul-i ekremin yüksek
huzuruna geldi ve dedi ki:
-
Ya Muhammed! Zat-ı âlinizi evlenmeden alıkoyan nedir?
Peygamberimiz
buyurdu ki:
-
Evlenmek için yeterli para elimde mevcut değildir.
-
Ya Muhammed! Eğer iffetli ve şerefli, mal ve cemal sahibi bir hatunla evlenmek
istersen, hizmetine hazırım.
-
O hatun kimdir?
-
Hadice binti Hüveylid'dir.
Bunun
üzerine Resulullah efendimiz buyurdu ki:
-
Bu işe kim vesile olur?
Nefise
Hatun, “Bu işi ben yaparım” deyip, huzurlarından ayrıldı. Hz. Hadice'ye varıp
müjdeyi verdi.
Hz.
Hadice, akrabası Amr bin Esed ile Varaka bin Nevfel'i çağırıp durumu anlattı.
Ayrıca Resulullah efendimize haber gönderip, belli bir saatte teşrif etmesi için
davet etti. Ebu Talip ve kardeşleri de hazırlıklarını yaptılar ve Peygamber
efendimizle birlikte gittiler.
Çeşitli
hediyeler verdi
Hz.
Hadice validemiz, evini donatıp süsledi. Bugünün şükranesi olarak hizmetçilerine
çeşitli hediyeler verdi. Resulullah efendimiz, Hadice validemizin evini,
amcaları ile teşrif ettiler. Ebu Talip dedi ki:
-
Yaradanımıza hamdolsun ki, bizi İbrahim aleyhisselamın evladından ve İsmail
aleyhisselamın neslinden eyledi. Bizi, Beytullah'ın muhafızı kıldı. İnsanların
kıblesi ve âlemlerin tavaf ettiği o mübarek hâneyi, her kötülükten koruduğu
Harem-i şerifi bize müyesser eyledi.
Kardeşim
Abdullah'ın oğlu Muhammed aleyhisselam öyle bir kimsedir ki, Kureyşten her kim
ile kıyaslansa üstün gelir. Gerçi malı azdır, lâkin mala itibar olunmaz. Çünkü
mal gölge gibidir. Elden ele geçerek gider. Yeğenimin şerefi, üstünlüğü
hepinizin mâlumudur.
Şimdi
Hadice binti Huveylid'i, yeğenim Muhammed için helallığa talep eder, ne kadar
mehr verilmesini istersiniz? Yemin ederim ki, Muhammed'in mertebesi yüksek olsa
gerektir.
Varaka
bin Nevfel, Ebu Talib'in bu konuşmalarını destekler mahiyette konuştu. Hadice
validemizin amcası Amr bin Esed de dedi ki:
-
Şahit olun ki, Hadice binti Huveylid'i, Muhammed aleyhisselama hâtunluğa
verdim.
Böylece
nikâh akdi tamam oldu.
Hepsi
size aittir
Bir
rivayete göre mehr; dörtyüz miskal altın, bir rivayete göre beşyüz dirhem gümüş,
başka bir rivayete göre de 20 deve idi.
Ebu
Talib, düğün ziyafeti için bir deve kesip, o güne kadar görülmedik bir yemek
verdi. Evlilik vâki oldu. Hz. Hadice validemiz, bütün varlığını Peygamber
efendimize hediye etti ve dedi ki:
-
Bu malların hepsi yüce şahsınıza aittir. Ben de sana muhtacım ve minnetin
altındayım.
Hz.
Hadice validemiz, evlilik hayatı boyunca, Peygamberimiz Muhammed aleyhisselama
daima hizmet edip, yardımcısı oldu. Peygamber efendimizin bu evliliği, Hadice
validemizin vefatına kadar yirmibeş sene sürdü. Bunun onbeş senesi bisetten
önce, on senesi bisetten sonra idi.
Hz.
Hadice'nin Peygamber efendimizle olan bu evliliğinden dört kız ve iki erkek
olmak üzere altı çocuğu oldu. Kızlarının adları Zeynep, Rukayye, Ümm-i Gülsüm,
Fâtıma, oğullarının ise, Kâsım ve Abdullah'tı. Kâsım'dan dolayı Resulullaha
“Ebül-Kâsım” denildi.
Kâsım,
nübüvvetten önce Mekke'de dünyaya geldi. Onyedi aylık iken vefat etti.
Hadice-tül-Kübra'dan olan son çocuk Abdullah'tır. Nübüvvetten sonra doğup memede
iken vefat etti. Tayyib ve Tahir de denilir.
Abdullah
vefat edince, Âs bin Vâil, "Muhammed ebter oldu, yani soyu kesildi" dedi. Kevser
suresi gelerek, Âs kâfirine Allahü teâlâ cevap verdi.
Resul-i
ekrem efendimiz, Hz. Hadice validemizle evlendikten sonra da ticaretle meşgul
oldu. Kazançlarıyla; misafirleri ağırlarlar, yetimlere ve fakirlere yardım
ederlerdi.
Beni
örtünüz! Beni örtünüz!
Cebrail
aleyhisselamın, Hira dağında, ilk vahyi getirip, Peygamber olduğunu bildirdikten
sonra, oradan ayrılıp hâne-i saadetlerine doğru hareket ettiler. Bu sırada,
yanından geçtiği her taşın, her ağacın, “Esselamü aleyke ya Resulallah” dediğini
işitti. Evine gelip buyurdu ki:
-
Beni örtünüz! Beni örtünüz!
Ürpermesi
geçinceye kadar, istirahat ettiler.
Sonra
gördüklerini Hz. Hadice validemize anlattılar ve buyurdular ki:
-
Cebrail (aleyhisselam)
gözümden gayb oldu. Lâkin onun heybet,
şiddet ve korkusu üzerimden gitmedi. Bana mecnun diyeceklerinden ve dil uzatıp
kötüleyeceklerinden korktum.
Peygamber
efendimizin, ilk vahyin gelişini anlatmasından sonra, bu hâlleri, bu günleri
bekleyen ve buna hazır olan Hz. Hadice dedi ki:
-
Hak teâlâ sana hayır ihsan eder ve senin için hayırdan başka bir şey dilemez.
Allahü teâlânın hakkı için, bu ümmetin Peygamberi olacağına inanıyorum. Zira
sen, misafiri seversin.
Doğru
söylersin ve eminsin. Âcizlere yardım eder, yetimleri korur, gariplere yardımda
bulunursun. İyi huylusun. Bu hasletlerin sahibinde, bahsettiğin korku
olmaz.
Son
peygambersin
Sonra,
bu durumu sormak üzere, Varaka bin Nevfel'e gittiler. Varaka, Resulullah
efendimizin anlattıklarını dinledikten sonra dedi ki:
-
Müjde ey Muhammed aleyhisselam! Allahü teâlâya yemin ederim ki, sen, Hz. İsa'nın
haber verdiği son Peygambersin. Sana görünen melek, senden evvel Musa
aleyhisselama gelen Cebrail aleyhisselamdır. Âh! Keşke genç olsaydım. Seni
Mekke'den çıkardıkları zamana yetişseydim de, yardımına koşsaydım. Çok yakın bir
zamanda tebliğle emrolunursun.
Hz.
Hadice, Peygamber efendimiz davete başladığında, Onun bildirdiklerine hiç
tereddüt etmeden, hemen iman ederek inanan ilk hür kadın oldu. Peygamberimiz,
Hz. Hadice validemize, Cebrail aleyhisselamın öğrettiği gibi abdest almasını
öğretti. Sonra, Peygamber efendimiz imam oldu, birlikte iki rekat namaz
kıldılar.
Hz.
Hadice validemiz, sevgili Peygamberimizin her sözüne, her emrine, en mükemmel
şekilde, itaat etti. Böylece Allahü teâlânın katında pek yüksek derecelere
kavuştu. Resulullah efendimiz üzülse, inkâr edenlerin alay etmesiyle elem çekse,
Onu teselli eder, kederini giderirdi. Derdi ki:
-
Ya Resulallah! Hiç üzülme, gam çekme! Sonunda dinimiz kuvvet bulup, müşrikler
helak olurlar. Kavmin sana itaat eder.
Hz.
Hadice validemizin bu yardımlarından ötürü, birgün, Cebrail aleyhisselam gelip,
“Ya Resulallah! Hadice'ye, Allahü teâlânın selamını bildir” dedi. Peygamber
efendimiz “Ey Hadice! İşte Cebrail
(aleyhisselam), Allahü teâlânın sana
selamını bildiriyor” buyurdu.
Peygamber
efendimiz bir defasında da buyurdu ki:
-
Allahü teâlâ bana cennette inciden bir ev ile Hadice'ye müjde vermemi emretti.
Orada hastalık, üzüntü ve başağrısı yoktur.
Hüzün
senesi
Resulullah
efendimizin dert ortağı, yirmibeş senelik hayat arkadaşı olan mübarek Hz. Hadice
validemiz de, dert ve üzüntülerle geçen üç senelik muhasaradan sonra, Hicret'ten
üç sene önce, Ramazan ayının başında, 65 yaşında vefat etti. Resulullah
efendimiz, onun ayrılığından, çok hüzünlendiler. Çünkü Hz. Hadice validemiz, en
önce imana gelen ve Resulullah efendimizi tasdik eden idi. Herkes düşman iken,
o, bütün kalbini açmış ve Peygamberimizin muhabbetiyle dolmuş idi. Bütün malını,
servetini, nesi varsa İslâmiyet uğruna harcamış, sevgili Peygamberimizin
hizmetini görmek için, gecesini gündüzüne katmıştı.
Aynı
sene içinde Hz. Hadice validemizin ve amcası Ebu Talib'in vefatı, Peygamber
efendimizi üzüntüye boğmuştu. Bundan dolayı bu seneye Senet-ül-hüzn, yani hüzün
senesi denildi.
Birgün
Hz. Hadice, Peygamberimiz dışardayken, Onu aramak için çıkmıştı. Cebrâil
aleyhisselam insan kıyafetinde Hz. Hadice'ye göründü. Hadice validemiz, ona,
Peygamber efendimizi sormak istediyse de, düşmanlardan olma ihtimalini düşünerek
geri döndü. Sevgili Peygamberimizi evde görünce, hadiseyi anlattı. Fahr-i kainât
efendimiz buyurdu ki:
-
Senin gördüğün ve beni sormak istediğin o zatın kim olduğunu biliyor musun? O,
Cebrâil (aleyhisselam)
idi. Selamını sana bildirmemi söyledi.
Şunu da sana bildirmemi söyledi ki; cennette senin için, incilerden yapılmış bir
bina hazırlanmıştır. Tabiî orada böyle üzüntülü, sıkıntılı, zahmetli ve külfetli
şeyler bulunmayacaktır.
Ev
işlerini tanzim eden hatun
Hz.
Hadice, Peygamber efendimize, evladına, müslümanlara ve insanlara çok
şefkatliydi. Ev işlerini iyi bilip, mükemmel iş görürdü. Peygamberimiz bu
hususta, onun için, (Hem çocuk annesi,
hem de ev işi tanzim eden hatun) buyurdu.
Peygamberimize
karşı çok hürmetkâr idi. Ne buyurulursa, itiraz etmeden kabul ederdi. Bu her
zaman böyle oldu. Resulullah efendimiz de onu her zaman methederdi. Hatta birgün
yine onu methederken, Hz. Aişe dayanamayıp dedi ki:
-
Cenab-ı Hak size daha iyisini verdi.
Resululah
efendimiz buyurdu ki:
-
Herkes bana yalancı dediği günlerde, o bana inandı. Herkes bana eziyet verirken,
o bana yâr oldu. Üzüntülerimi giderdi.
Peygamberimiz
buyurdu ki:
-
Şu dört hanımın faziletleri, bütün dünya hanımlarının faziletlerinden üstündür.
Meryem binti İmran, Firavun'un i-man etmiş hanımı Asiye, Hadice binti Hüveylid
ve Fâtıma binti Muhammed.
Hz.
Aişe buyurdu ki: Resulullahın zevceleri arasında, Hz. Hadice'ye gayret ettiğim
gibi, başkasına gayret etmedim. Hâlbuki, onu görmemiştim. Çünkü, vefat etmiş
olduğu hâlde, ondan çok bahsederdi. Ne vakit bir koyun kesip dağıtsa, mutlaka
bir parçasını da Hadice'nin akrabasına yollardı. Bunu görünce, bir defasında,
“Allahü teâlâ, sana, sanki, Hadice'den başka kadın vermedi mi, hep onun
iyiliklerinden bahsediyorsun” dedim. Yine Hadice'nin birçok faziletini saydı.
Ondan çocuklarının olduğunu da söyledi.
Ahde
vefa
Peygamber
efendimiz, ihtiyar bir kadına ikramda bulundu. Sebebini soranlara buyurdu ki:
-
Bu kadın, Hadice hayatta iken bize gelir giderdi. Ahde vefa,
dindendir.
Peygamber
efendimiz, Hz. Hadice ile ilgili olarak buyurdu ki:
-
Bana Hadice'yi cennette inciden bir sarayla müjdelemem emredildi. Orada ne
gürültü, patırtı vardır, ne de yorgunluk ve meşakkat.
Hz.
Hadice'nin babasının adı Hüveylid, annesininki Fâtıma'dır. Nesebi Peygamber
efendimiz ile baba tarafından Kusay, anne tarafından Lüey sülâlesiyle
birleşmektedir. Cahiliye devrinde lâkabı Tâhire idi. Doğum tarihi kesin olarak
bilinmemektedir. Ancak milâdi 555 olabileceği bildirilmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder